Bayat Boyu’nun içinde iki büyük Oba vardı. Birisi Reyhanlı, diğeri ise Pehlüvanlı Obası.
GÖMÜRGEN TÜRKMENLERİ, Oğuzlar'ın Bozok Kolu'nun Bayat Boyu Halep Türkmenleri ve buna bağlı Pehlüvanlı Obası içindeki KUZUGÜDEN AŞİRETİ mensuplarıdırlar.
Atalarımızın Gömürgen’e kesin olarak ne zaman yerleştikleri hakkında tarihi bir bilgi mevcut değildir. Tüm bilinenler söylentilerden ibarettir. Derlediğimiz bilgilerde kasabamıza yedi Türkmen hanesinin Horasan’dan gelerek yerleştikleri söylentileri vardır. Boy, oba, oymak, cemaat, aşiret gibi toplulukların yaşantıları incelendiğinde hanelerin tek başlarına yaşamaları mümkün değildir. Türkmenlerin, Anadolu’ya gruplar halinde geldiği, daha sonra yakın akraba topluluklarına katılmalar ve ayrılmalar olduğu görülmektedir.
Pehlivanlı Obası’nın 17. yy’da Sivas’ın güney ve güney batısında (Yeni-İl’de) yaşadığı anlaşılıyor.
Şurası bir gerçek ki, atalarımızın Gömürgen ve yöresi ile tanışıklığı; yerleşik hayata geçmeden çok önce olmuştur. Yazları Gömürgen yaylalarına gelmişlerdir. Bu çevreyi sevdiklerinden yerleşik hayata geçmeleri de kolay ve sorunsuz olmuştur.
Bilinen tarihi bilgilerle irtibatlar kurmak suretiyle onların yerleşme tarihleri hakkında yaklaşık bilgilere ulaşmak mümkündür.
Türk Tarihi İnternet Sitesi’nden derlendiğim bilgiler şöyledir:
“1693 senesinde, Kayseri vilayetine bağlı Zamantı ve Pınarbaşı yaylaları, Zamantı Irmağı’nın etrafındaki harabe köyler, bu bölgede yaylak-kışlak hayatı yaşayan Yörüklere tahsis edildiği bilinmektedir.
Aynı zaman dilimi içinde Kozan Dağındaki Yörükler, Çukurova’ya, Orta Toroslar'daki kalabalık Yörük cemaatleri İçel’e, Antalya ve Isparta bölgelerinde dağınık halde bulunan Yörükler ise, Taşeli yaylaklarına yerleştiriliyorlar. Bu arada, Orta Anadolu’ya (Çiçekdağı, Nevşehir, Niğde) yörük iskânı yapılırken, Teke, Hamid, Beyşehir, Alanya ve Akşehir Yörüklerinin de uygun yerlere yerleştirilmeleri için, 1732 senesinde ferman çıkarılıyor. Doğudan batıya uzanan Toros Dağlarının iç ve dış kısımlarında yeni kurulan birçok kasaba ve nahiyelere de, çeşitli yörük cemaatleri iskân ediliyor. İçel ve Alanya bölgesinde yaşayan bazı Yörükler, Kıbrıs Adası’na gönderiliyor.
On dokuzuncu yüzyılın ortalarından itibaren, Yörüklerin iskânı, daha düzenli olarak yapılmaya başlanıyor. Vilayetlerine Yörük iskân edilecek valiler, yaylak ve kışlaktaki Yörükler üzerine iskân nazırı tayin edilerek, onları disiplin altına almaya çalışıyorlar. Tanzimat'tan itibaren de boş araziler ve terk edilmiş yerler, iskân sahası olarak seçilip, Bursa, Sivas, Ankara, Konya ve Aydın eyaletlerine yörüklerin iskânı için tertip edilen Fırka-i Islâhiye teşkilatı tarafından, Adana Halep, Maraş ve Ayıntab'da (Anteb) yeni kasabalar da kurarak pek çok Yörük cemaatini iskâna tâbi tutuyor.
Kuzugüdenli oymağının yöreye ne zaman yerleştiklerine dair kesin bir tarih şöyledir:
“Reyhanlılar, 1865’te amik Ovası’ında aynı yıl Kuzugüdenli oymağı da Kayseri’nin BUCAKKIŞLA yöresinde toprağa bağlandı.”
Bu tarihten önce yani 1693 yılında Kuzugüdenli oymağının, Gömürgen’e yerleşmiş olma ihtimali de çok kuvvetlidir. Bu tarihlerde Kuzugüdenli oymağı Yeni-İl’de bulunuyordu. Viyana Kuşatmasına katılmaları için gönderilen fermanda yer alanlarda Yeni-İl’in ve Kuzugüdenli oymağının adı geçmektedir.
“BUCAKKIŞLA” adı, AKKIŞLA ile aynı olmalıdır.
Sayın Mehmet Çayırdağ’ın, “Kayseri’de Sultan II. Abdühamid Dönemi Bina ve Kitabeleri, I. Kayseri ve Yöresi tarih Sempozyumu Bildirileri’nde” “Kuzugüdenli’nin” Sivas’a bağlı olan Aziziye Kazası (Şimdiki Pınarbaşı İlçesi) içinde bir nahiye olduğu bilgisine rastlamaktayız. Daha sonra Aziziye Kazası’ndan ayrılan Kuzugüdenli Nahiyesi, Merkezî Sarımsaklı olmak üzere bir kaymakamlık kurulup ona bağlandığı bilgileri aşağıya alıyoruz.
“1300’lü yıllarda Sivas’a bağlı olan Aziziye Kazası içinde yer alan Kuzugüdenli, Zamantı, Sarıoğlan nahiyeleri birleştirilerek Merkezî Sarımsaklı olmak üzere bir kaymakamlık kurulup ona bağlanmıştır. Daha sonra Sarımsaklı Kaymakamlığı Bünyan-ı Hamid’e çevrilmesi ile Hamidiye (Bünyan)’a bağlanmıştır. (11 Haziran 1895)
Milli mücadele yıllarına gelindiğinde “Bünyan kazası merkezi Bünyan’da ve Akkışla, Sarıoğlan, “Elbaşı” (Zamantı) adıyla üç nahiyesi ile 89 pare köye sahiptir. Toplam olarak Liva’nın 3 kaza, 5 nahiye ve 277 köyü vardır.”
Liva : (Mülkiye taksimatında mutasarrıf idaresinde bulunan memleket parçasına verilen ada Liva ya da sancak denilirdi. Eskiden memleketin mülki taksimatı şöyle idi: Nahiye, kaza, liva (sancak), vilayet.)
( Mehmet Çayırdağ, Kayseri’de Sultan II. Abdühamid Dönemi Bina ve Kitabeleri, I. Kayseri ve Yöresi tarih Sempozyumu Bildirileri, Erciyes Üniversitesi Yay; Kayseri, 1997, s.58 32 Çayırdağ, a.g.m, s.59)
Yine Gömürgen’deki İsimlere baktığımızda “Ali Bağler” diye bilinen oba içinde atalarından gelen “Ali” ve “Mirza” (İmirze) adlarına rastlıyoruz. Kuzugüden kethüda Ali Beğ oğlu Mirza Beğ, bugün Gömürgen’de yaşayan Ali Bağler’den olsa gerektir. Bu düşüncemizi güçlendiren bir kanıt da onların yerleşim yerlerine yakın ve sulu arazilere sahip olduklarıdır.
(Prof. Dr. Cengiz Orhonlu’nun “Osmanlı İmparatorluğu’nda Aşîretlerin İskânı” adlı eserinin 76. sayfasında “Adana Sancağı’nda Ayas-Berendi ve Kınık Kazaları Bölgesine İskân konusunu anlatırken, “Ali Beyli obası 8 ev ile Kadın Öyüğü Köyüne yerleştirilmişlerdir.” bilgisi vardır. Bu oymak Kuzugüden Kethüdası Ali Beyler olmalıdır. Çünkü aynı adda başka bir oymağa rastlanmıyor.
Aynı ferman içinde Gömürgen kültüründe sık sık rastladığımız “Gündüşlü” (Gündeşli) , “Kozanoğlu” , “İlbeğli” isimlerini görüyoruz. Bunlar atalarımız ile birlikte bulunan oymak ve aşiretlerdir.
Ayrıca bir de tek başına “Cemaatı Bozdoğan Yürük” vardır. Bunlar, Gömürgen’deki Bozdoğanların atalarıdır. Bozdoğanlar, uzun süre yürük halinde yaşamışlardır.
Yeni-İl’in vergisi, önceleri valide sultanların Üsküdar’da yaptırdıkları camilerin vakfına ait iken, bu sıralarda Mekke ve Medine’ye gönderilen SÜRRE ALAYI akçesine özgülendi.
Gömürgen’in bulunduğu topraklar, Mekke’ye vakfedilmesinden sonra “ibeli” diye anılırmış. “ibe” kelimesinin anlamını hiçbir yerde bulamadım. Bunun “HİBE” kelimesinden bozma olduğunu düşünüyorum.
Hibe nedir?
Bir malın mülkiyetinin hiçbir bedel almadan başka bir şahsa veya kuruma devredilmesine denir.
Surre Kelimesi Hakkında Bilgi
Hac zamanında İslâm Devletinin padişahı tarafından fakir ve muhtaçlara dağıtılması için Mekke ve Medine’ye her yıl gönderilen para ve sair şeylerdir.
Arapça bir kelime olan “surre” mana itibarıyla "para çıkını" "akça kesesi" ve "torba" anlamına gelmektedir. Aynı zamanda "hediye" manasında da kullanılmaktadır. Kelimenin çoğulu “surer”dir. Bunun yanı sıra kelime maliye ile ilgili muamelelerde elli bin akça yani yarım yük karşılığı anlamında da kullanılmıştır. Bu anlamlarından başka surre kelimesi Osmanlı bürokratik sistemine ait bir terim olarak hükümdarlar tarafından her yıl hac döneminin hemen öncesindeki Receb ayında Haremeyn-i Şerifeyn olarak tabir olunan Mekke ve Medine’deki şeriflere seyyidlere mucavirlere ve ileri gelenlere gönderilen para ve çeşitli hediyeler anlamına da kullanılmaktadır.
Kaynak: (http://www.baktabulum.com/turk-dunyasi-ve-kulturu/129214-osmanli-devletinde-surre-surre-nedir-surre-hakkinda.html)
Bayat Boyu’nun bir de Reyhanlı Obası vardı. Doksan üç hanelik bir kolu Yeni-İl’de Sivas’ın güneyinde yaylamakta, Halep çevresinde de kışlamaktaydı.
1865 yılında göçerleri yerleşik hayata geçirmek için, FIRKA-İ İSLAHİYYE ÖRGÜTÜ kuruldu.
Bozcaoğlu, Pehlivanlı, Reyhanlı, İl-Dileklü, Beçilü, Yabanlu Melek-Hacılu, Güzeceklü gibi oymaklar Bayat Boyu’nun Beğ-Dili oymağından sonra en büyük toplulukları olmuştur. 17. yy’dan sonra bu obalar, Pehlivanlı ve Reyhanlı obaları çevresinde toplandığından Bayat Boyu’nu bu iki oba temsil etmiştir.
Pehlivanlı oymağının başındaki boy beyi ailesinin 18. yy’ın ikinci yarısında bugünkü Kırıkkale İli’ne bağlı BEYOBASI Köyü’nde oturduğu biliniyor.
Ayrıca Halep Türkmenleri arasındaki ana boydan ayrılarak Şam ve Trablus çevresine yerleşenler de vardır. Bunlar Salur oymağına bağlı kalmışlardır.
Boz-Ulus Bayatları’ndan bazı oymaklar da Şam Bayatı adını taşırlar. Bunlar Kuzey Suriye’deki Bayatlar’a mensuptur. Bunların büyük bir bölümü de Bozok (Şimdiki Yozgat İli) bölgesinde yer tutmuşlardır. Ayrıca Yeni-İl’de Ulu Yürükler arasında Boz -Ulus’un Dulkadirli kolu içinde de Kavurgalı, Küşne, Akçalu, Cerit, Sultan Hacılu (Derbent), Avşar ve Eymir gibi bazı Şam Bayatlarlı da vardır.
Boz-Oklar’a bağlı olan Şam Bayatları da Kayseri’nin kuzeydoğusunda Gemerek ile Mancınık arasında yaşamışlardır. Burada yaşayan Şam Bayatı obaları şunlardır: Hızırlu, (GÖMÜRGEN'İN doğusunu ve güneydoğusunu tamamen kaplayan ve bugün HINZIRI DAĞI adıyla bilinen benim HIZIRDAĞI diye tanımladığım dağımıza da HIZIRLU CEMAATİ'NDEN dolayı bu adın verildiğini sanıyoruz. Adı geçen cemaatin GAYRİ MÜSLÜM olduğunu ve atalarımızın da onlara HIZIR yerine HINZIRI adını uygun gördüklerini sanıyorum.)
Hasancılu, Kesmezlü, Şehlu, Şarklu, Kızıl-Donlu ve Karaca Koyunlu. Kışları Suriye’ye giden bu obalar, 16.yy’dan sonra artık Suriye’ye gitmemişlerdir.
Yeni-İl’e yerleşen İlbeyli obası da burada kırk bir tane köy kurmuşlardır.
Ankara yöresine yerleşen Şam Bayatları’ndan iki küçük oymak da 1522 yılından önce Kalecik İlçesi’nde yer tutmuşlardır.
Şam Bayatı’nın Boz-Ulus ve Yeni-İl arasındaki obaların diğer oymaklar gibi 1613 yıllarında Orta Anadolu’ya geldikleri sanılıyor.
(Kaynak: Bayat-Bayat Boyu ve Oğuzlar’ın Tarihi, Mehmet Aydın, Hatipoğlu Yayınları sayfa: 68, 69, 70, 71)
Kayseri Vakıflar Bölge Eski Müdürü Mehmet Çayırdağ’ın “Kayseri’de Kitabelerden XV. Ve XVI. Yüzyıllarda Yapıldığı Anlaşılan” adlı araştırmalarının yayınlandığı Vakıflar Genel Müdürlüğü Dergisi’nin 565. sayfasında şöyle bir bilgiye rastlıyoruz:
“Bugün Bünyan’a bağlı KARAKAYA Köyü SEYDİ Halil Zaviyesi vakfı (zaviye bugün köyde mevcuttur. Buraya vakıf yapan Eratnaoğlu Cafer Bey’in, Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivi’nde 1267 nolu defterin 413. sayfasında kayıtlı vakfiyesi bulunmaktadır.) GÖMÜLGEN KÖYÜ ise Mekke’ye vakıf idi.”
Bu bilgilerden şöyle bir sonuç çıkarmak mümkündür: Kuzugüdenli oymağından ayrılan Gömürgen Türkmenleri, büyük bir ihtimalle 1600’lü yıllarda yerleşik hayata geçmişlerdir.