MEHMET KORE’DE
Zaferle kavuştun anavatana,
Bizden selâm söyle orda yatana.
Çin köşkleri kışla idi atana,
Tarihe şan veren Mehmet Kore’de.
Birleşmiş Milletler buna ne diyor?..
Türk Tugayı en ön safta gidiyor.
Kızıl düşmanların, methin ediyor;
Hasımlar deviren Mehmet Kore’de.
Gözleri kızarmış, dağları aşar.
Türk ismi dünyada ebedi yaşar.
Süngüyü görünce düşmanın şaşar,
Ordular çeviren Mehmet Kore’de.
Seni gören düşman canından bıkar,
Bin kızıla karşı bir aslan çıkar!
Avrupa dar gelmiş, Asya’yı yakar.
Eski yurdu gören Mehmet Kore’de.
Çelikten bilekler süngü takıyor,
Düşman kanı oluk gibi akıyor.
Milyonluk orduya meydan okuyor,
Göğüsler kabartan Mehmet Kore’de.
İstiklâl senindir, yükselir başın;
Geçmiş tarihlerden eskidir yaşın.
Dünyaya örnektir bugün savaşın,
Göğüsler kabartan Mehmet Kore’de.
Ablukayı yarıp yarıp geçin de,
Evvelden adınız söylenir Çin’de.
Generalin bile mevzi içinde,
Dünyaya şan veren Mehmet Kore’de.
Der Habib Karaaslan: Dostu sayarız.
Dünya sulhu için cana kıyarız.
Senin zaferinle gurur duyarız,
İstiklâl kazanan Mehmet Kore’de.
Bu destanın altına devrin başvekili Adnan Menderes, şu hatırayı yazdı:
“Halk şairi Habib Karaaslan’a sevgiler...”
İmza
Adnan MENDERES
ANKARA
8/12/1950
GELİYOR!
Boru sesi pek hoş gelir derede,
Yârdan ayrı düştüm yürek berede.
Bu yurda göz diken düşman nerede?
Kahraman Türkler’den ordu geliyor.
Bu koca dünyaya ceddim ad salmış,
Tarihler boyunca ünümüz kalmış.
Kahraman Mehmetçik bir emir almış,
Atasın cephede gördü geliyor.
Dünya dayanır mı bu kıyamete?..
Zırhlılar dolaşır karşı tepede.
Asker hazırlanmış gözü cephede,
Bu cihan harbinin ardı geliyor.
Sılada bekleyen “beni yâr” diye,
“Bu yüzden çektiğim ahu zar” diye.
“Dört bir dolayında gözüm var” diye,
Erzurum Dağları’n sardı geliyor.
“Yiğit var mı?” diye meydana çıkan,
Coşkun seller gibi çağlayıp akan.
Elinde kılıncı şimşekler çakan,
Süvariler atın sürdü geliyor.
Hain olan çalışmaktan üşendi,
Bu dağlara nice mermi döşendi...
Üç yüz otuz altılılar kuşandı,
Dağlara topunu kurdu geliyor.
Şen olun analar işimiz bitti,
Oğlunuz yurdunu almaya gitti.
Havadan, karadan bir akın etti.
Kafkas Dağları’nı yardı geliyor.
Der Habib Karaaslan:Haklıdır sözüm,
Bu yıl da yurdumu görmedi gözüm.
Gayret arkadaşlar, bu yerler bizim.
Bize Kafkas ata yurdu geliyor.
BOZKURTLAR DESTANI
Bayraklar süsledin Yıldız’a, Ay’a
Karada, denizde izin Bozkurtlar.
Asya’dan göç ettin Anadolu’ya
Estergon, Selanik sizin Bozkurtlar.
Hazar Denizi’nden Umman’a taştın,
Viyana kapısından Kazan’ı aştın.
Hudut Habeşistan onca savaştın,
Dağları delmişti dizin Bozkurtlar.
Biz koklarız Uygurlar’ın gülünü,
Kim dinlemez Cengiz Han’ın dilini?
Papa öptü Atilla’nın elini,
Hun Türkler’le güldü yüzün Bozkurtlar.
Eserleri yaşar Japon’da, Çin’de...
Altaylar’dan akın ettin göçünde.
Kırgızlar’ın aşkı yanar içinde,
Dünyayı korkuttu gözün Bozkurtlar.
Der Habib Karaaslan:Tarih faslını,
Haramzade inkâr eder aslını.
Hiçbir millet unutamaz neslini,
Her yerde dinlenir sözün Bozkurtlar.
KIBRIS’A SELÂM
Tarihlerde vardır şanı,
Sağ olsun Türkler’in canı.
Namık Kemal’in zindanı
Selâm sana güzel Kıbrıs.
İstiklâlin alacaksın,
Neşelere dalacaksın.
Sen Türk’sün, Türk kalacaksın
Selâm sana güzel Kıbrıs.
Denizlerden ve karadan,
Sakarya’dan, Marmara’dan.
Başkentimiz Ankara’dan
Selâm sana güzel Kıbrıs.
İstanbul’dan, Bilecik’ten
Erciyes’ten tepecikten.
Kardeşiniz Mehmetçik’ten
Selâm sana güzel Kıbrıs.
Karadeniz havasından,
Molla Hünkar Ovası’ndan.
Toroslar’ın yaylasından
Selâm sana güzel Kıbrıs.
Ordumun büyük başından,
Meydanlarda savaşından.
Subayından, erbaşından
Selâm sana güzel Kıbrıs.
Büyük Atamın yerinden,
Irkımın yiğit erinden,
Anadolu Türkleri’nden
Selâm sana güzel Kıbrıs.
Türk yurdu güllük gülistan,
Tarihlere yazar destan.
Fatihler’den Barbaros’tan,
Selâm sana güzel Kıbrıs.
Der Habib Karaaslan:Coştum,
Akdeniz’i görüp koştum.
Sevinçle gelip kavuştum,
Selâm sana güzel Kıbrıs.
KAYSERİ
Hakikat yolunda bir Hakk’a tapan,
Yoktur bugünlerde yolundan sapan.
Avrupa, Asya’da ticaret yapan
Dünyaya adını salan Kayseri.
Siyaset dışınca kalınca ordu,
El ele memleket huzuru kurdu.
Ticaret merkezi, sanatkâr yurdu...
Mimarsinanları bulan Kayseri.
Her tarafta birbirini tutarsın,
Tembelliği üzerinden atarsın.
Eski eserlere eser katarsın,
Tarihte yerini alan Kayseri.
Elişi, sanatın dünyada tekten,
Kıymetli halın var senin ipekten.
Pastırman, sucuğun tatlı petekten
Her tarafta meşhur olan Kayseri.
Erciyes’te yiğitlerin yaylasın
Zerrece kalmamış kederin, yasın.
Gençlerinle iftihara layıksın,
Her zaman işini bilen Kayseri.
Der Habib Karaaslan:Sevinçle dolsun,
Hastahanen memlekete hoş olsun.
Dilerim ki yatakları boş olsun
Her şeyden kısmetin bulan Kayseri.
BÜNYAN’A
Yaylasında koyun-kuzu meliyor,
Çiftçiler harmanda buğday eliyor.
Doksan iki köyden kazanç geliyor,
Kayseri’ye yeter malı Bünyan’ın.
Yazın yaylacılar yaşar serinde,
Arzum kaldı üç güzelin birinde.
İki vilayetin orta yerinde,
Sivas, Kayseri’dir yolu Bünyan’ın.
Davarı olanlar yaylaya göçer,
Güzeller Manavuz Dağı’ndan geçer.
Uzunyayla’nın suyundan içer,
Pınarbaşı’na yeter kolu Bünyan’ın.
Bahçesinde elma, armut yetirir;
Tarlasında “Sarıbursa”[1] bitirir.
Yün veririz, bize kumaş getirir;
Belimize kuşak şalı Bünyan’ın.
Üçok Hocam, gitmem O’nu sormadan.
At gönderir kendi, beni yormadan.
İki fabrikası işler durmadan,
Çağlayıp akıyor seli Bünyan’ın.
Düğün oldu bağlanıyor siniler,
Seher vakti Kayabaşı iniler.
Bülbüller, dertlinin derdin yeniler;
Bahçeler içinde gülü Bünyan’ın.
Güzelleri sever çorap örmeyi,
Alagöz üstüne çeker sürmeyi.
Habib arzuluyor bugün görmeyi...
Şimdi bize uzak yolu Bünyan’ın.
[1] Yörede çok tutulan bir buğday cinsi.
|