KESİK BAŞ CENGİ

 

KESİK BAŞ CENGİ
Kaynak kişi: Mustafa KARAASLAN)
 
Bismillahirrahmanırrahıym.
 
Başlayalım söze Bismillah ile,
Buluşalım dünü-gün Allah ile.
Bir hikâye dilime geldi ara,
İster ise anlatalım biz yâre.
Hakikattir bu dilimle söyleyim,
Mustafa (S.A.S.)’nın ruhunu şad eyleyim.
Otururdu Mustafa dört yâr ile,
Cümle Eshab-ı Kiram ile.
Bakarlardı Resul’ün o yüzüne,
Kulak verirlerdi şirin sözüne.
Gördüler kim bir adem kesik başı,
Girdi içeri, gözden döker yaşı...
Gövdesi yok bir acayip baş durur,
Şehit olmuş, hem gözleri yaş durur.
Vurdu yüzünü yere kıldı nihan,
Zarı zarı ağladı Şah-ı Cihan.
Andaki Ali destur diledi,
Ol başı getirmeye kast eyledi.
Tuttu başı Ali kaldıramadı,
Zere miskal yerinden ayıramadı.
Gayretinden Ali’nin sabrı gider,
Ol baş eder:— Ya Resul Ali nider?..
Ali gibi bin daha olur ise,
Cümlesi bu davayla gelir ise,
Hiçbir kimse beni kaldıramaz,
Zere miskal yerimden ayıramaz.
Gah yürürdüm yer yüzünde at ile,
Gah çıkardım göğe keramet ile.
Gah girerdim ademin suretine,
Gah çıkardım meleklerin katına...
İsm-i Azam Duâsı’n bilir idim,
İsrafil’le ben namaz kılar idim.
Kale-i Zehr-i idi şehrim benim,
Şeyh Abdullah idi ağabeyim benim.
Bir koç oğlum, bir karım var idi,
İkisi de benim ile yâr idi.
Oğlumu ve gövdemi bir dev yedi,
Beni böyle kesik bir baş eyledi.
Avradımı aldı gitti kuyuya,
Gamı koymaz gözlerimi uyuya!..
Avradımı almaz isen eğer benim,
Huzur-u Mahşerde yakanda elim...
 
İşbu sözü duyu ben durdu Ali,
Gayrete gelmiş idi ol dem Veli.
Dedi:— Bana destur verin varayım,
Zülfükarla ben başını vurayım.
Ya ben ölem, ya devin başın kesem,
Yedi bin dahi olsa anı basam.
Ben mahlukatın ereni olmuşum,
Artık erlik davasına dalmışım.
 
Resul eder:— Ya Ali varma ona,
Olmasın ki bir ziyan gele sana!..
 
Ali eder:— Çare yok varıverem,
Alnıma yazılanı görüverem.
Alayım o devin elinden hatunu,
Almaz isem hani İslâm gayreti?..
 
Ali’yi bindirdiler ol menzile,
Çıktı göre ashabı cümle ile. 
Ali bindi Düldül’e takındı Zülfükâr,
Hasan ile Hüseyin eyledi zâr.
Ali gitti ol Kesik Baş ile,
Döndü ashab kamusu göz yaş ile.
 
Sürer idi Ali Düldülü gayet katı,
Ol Kesik Baş giderdi ondan katı.
Dağ, taş, dere, tepe demez gider
Kütabı Kur’ân-ı hep ezber eder.
Anda kim Ali namaz kılar idi,
Ol Kesik Baş gözüyle kılar idi.
Ali öper ol Kesik Baş’ın yüzün,
Mendiliyle hem siler yüzün, gözün.
Yedi gün hiç durmadan hep at sürdüler,
Akibeti bir menzile erdiler.
Var idi ol yazıda bir kuyu,
Ol kuyudan çıkıyor tabu suyu.
 
Kesik Baş eder:— Devin kuyusu,
Bu kuyudur kalesinin kapusu.
Daima hep buradan çıkar, girer
Adem eti yer, ömrü böyle geçer.
 
İndi Ali ol dem Düldül’den yere,
Beş yüz kulaç kemendi alı ele.
Onun ucun bir kayaya bağladı,
Ol Kesik Baş, Düldül ile ağladı!..
İpin bir ucunu aldı eline,
Allah adın çok getirdi diline.
Ağır ağır kuyuya indi Ali,
Allah’ın aslanı ol gerçek veli.
Aşağıya baktı, dibi pek ırak.
Kendine dedi: “İpi elden bırak.”
İsm-i Azam Duâsını okudu,
Ol ipin ucunu elinden kodu.
Hızla inerken kuyunun dibine,
Zikir tedbir olmuş idi diline.
“Böyle yerde nideyim!” demez idi,
İnleyip kaygusun çekmez idi.
Her namazın vaktini bilir idi,
Göz ucuyla namazın kılar idi.
Gece-gündüz durmaz aşağı iner,
Gah ayağı, gah başı yere döner.
Şükrederdi Allah’a ısrar ile,
Sıdk ile, ihlas ile, ikrar ile.
Yedi günde ayağı erdi yere,
Bir saat oturdu, ki aklın dere.
Etrafına bakıp gördü bir kapu,
Vardı secdeye Hakk’a kıldı tabu.
Kapuyu açtı ki gördü bir saray,
Ol sarayda bir hatun var sanki Ay!
Hoş, namazlı, huri, ahret hatunu
Ah! Ettikçe göğe çıkar tütünü.
O nur yüzü sarayı nur eylemiş,
Allah aşkı kalbini dur eylemiş.
Seccadesi göz yaşından su imiş,
Kesik Baş’ın helâllisi bu imiş.
Başka bir oda da vardı orada,
Beş yüz Sünni Müslüman bir arada.
Elleri, ayakları bağlı durur
Dev elinden ciğerler dağlı durur!
Ali’yi görünce biçareler,
Karşısına varmayı dilediler.
Hepsi de birden eder feryadı zâr,
Dediler:— Kurtar bizi ey kibar!
Beş bin idik, beş yüzümüzü koydu,
Günde yüz kişinin gözünü oydu.
 
Ali eder:— Beni kim dedi size?
Onlar eder:— Mustafa (S.A.S.) geldi bize.
Bize dedi: “Ali bura gelecek,
Dev elinden sizleri götürecek...
 
Sıçradı başka gitti Ali yere,
Gördü ki bir devi yatmış yere.
Uykusuna varmıştı horlar lain,
İçi-dışı dolmuş idi küfrü bin...
Öyle bir kızgın nefes ondan çıkar,
Bir cuvaraya[1] dokunsa onu yakar.
Kulakları kubbe, kolları şahı çınar,
Gözleri külhan damı gibi yanar.
Ali nara attı, dev uyanmadı,
Naradan kılı bile kıpırdamadı.
Ali bir kez dahi nara eyledi,
Dev uyanıp yak üstü diklendi.
Katı katı Ali’ye döner bakar,
Dişlerini birbirine hem çakar:
— Sen mi geldin ya Ali düşmanımız?
Senin elinden yıkılmış canımız!
Sen kesipsin onca devler başını,
Sen akıttın gözlerimden yaşını.
Sen ki döktün başı devin kanını,
Sen almışsın ciğerini, canını...
Dur ya Ali şimdi ben seni yiyem,
Dünyada Sünni Müslüman koymuyam!
 
Bunu dedi ol lâin yüzü kara,
Bin batman gürzü kaldırdı ki vura.
Ali kalkanını aldı eline,
Allah adın çok getirdi diline.
Bir gürz vurdu Ali’ye yenemedi,
Neyleyip de nedesin bilemedi.
 
Ali eder:— Ey lâin iman getir,
Allah’ın birliğine inan getir.
Ol dev eder:— Bin yaşadım demedim,
Din ve iman kaygusunu bilmedim.
 
Çün işitti Ali böyle sözleri,
Kanamadan, kana döndü gözleri.
Zülfükârı çaldı devin başına,
Kesti başın, geçti saray taşına.
İki pare eyledi Ali devi,
Devin canı çıktı, ayrıldı seri.
Pehlivanlar yanına girdi Ali,
Bağların kamusunu çözdü veli.
Sonra hepsi toplanarak geldiler,
Onlara birçok emirler verdiler.
Pehlivanlar hazineyi aldılar,
Cümlesi kuyu dibinde oldular.
Ali duâ etti, “Amin” dediler,
Kendilerin yer yüzünde gördüler.
Kesik Başa’a duâ etti heman,
Ol dahi duâdan buldu nev-ü can.
Kendisi bindi ol dem atına,
Tez varalar Mustafa (S.A.S.)’nın katına.
Sağ-selamet yerine döndü Ali,
Muhammet (S.A.S.)’in katına erdi veli.
Cümle ashab hep geldi, görüştüler,
Çok sevinip, öpüşüp gülüştüler.
İş bu kıssa burada oldu tamam,
     Muhammet(S.A.S.)’in ruhuna yüz bin selam.

 

 
Facebook beğen
 
 
Siz 144811 ziyaretçiziyaretçimizsiniz
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol