Gömürgenli Bir Böke
(Kaynak kişi: Yunus Karaaslan)
Böke: Bir spor dalında şampiyon olan, dünya birincisi sporcu.
Daha yakın zamana kadar köyümüzde her düğünde güreşler yapılırdı. Köyümüzde düğün olduğunu işiten pehlivanlar, davet edilmeden güreşe gelirler “ya yolumu, ya da hasmımı” diye düğün ev sahibinin karşısına dikilirlerdi. Türkmen düğünlerinde bir de cirit oyunları vardı.
Gömürgen’in bökesi, Kirliler kabîlesinden baba-annemin dayısı olan Esger Memet’dir. Onun gücü hakkında babaannemden şunu işitmiştim: “dayım Esger Memet, üç yaşındaki devenin köçeğini bacaklarından tutarak boynuna alır, Zileppelik Tepesi’ne çıkarıp; indirirdi. Yapışık kevenleri, bir ot yolar gibi tutarak yerden söker, kuzulara atarak onları çevirirdi...”
Gömürgen’nin delikanlıları, güz gelince Adana’ya ağaç kökü sökmeye giderlerdi. Esger Memet, bir güz ayında Adana’ya bu amaçla gitmişti. Akşamleyin bir düğünü seyre gitmişler. Düğüne adana valisi de davetliymiş. Güreş esnasında pehlivanın birine hasım bulunamamış. Düğünün davulunu çalan “Kabaoğlan” adlı davulcu, bizim köyleri hep tanırmış. Esger Memet’in düğünde olduğunu görünce “ben şimdi ona bir hasım bulurum” diye davulu çala çala Esger Memet’in yanına gelerek: “Haydi pehlivanım, işte kendini göstermek için sana bir er meydanı!” Diyerek güreşe davet etmiş. Utangaç ve alçak gönüllü Türkmen pehlivanı, davete sıcak bakmamış. Kabaoğlan’ın ısrarı üzerine soyunmaya başlamış. Bir anda gözler Esger Memet’e çevrilmiş. İri cüssesini görenler, birbirine sormaya başlamış:
— Kim bu adam azmanı!
— Bu babayiğit nereliymiş?
— ...
Kabaoğlan, bu soruyu soranlara şöyle cevap vermiş:
— Bunda ne var! Bu yiğidi doğuran anayı görseniz, dilinizi yutarsınız. Anasının çatmasının altından at geçer...
Bu ifade ile, Esger Memet’in anasının nasıl bir kadın olduğu hakkında oradakilere bilgi vermiş. Yapılan güreşte Esger Memet, rakibini bir elde yenmiş.
Esger Memet’in Böke Oluşu Ve Ölümünün Ardından Ağıdı
(Bu bölümün hikâyesi Yunus Karaaslan ile Turan Atik’ten, Ağıdı rahmetli babam Mustafa Karaaslan ile bibim Satı Kaygısız’dan derlenmiştir.)
Esger Memet’ in aşağıdaki anlatacağımız güreşi ile ilgili tarih bilinmiyor. En önemli bilgi, “zamanın padişahının güreşe çok meraklı olduğudur.” Bu ipucundan hareket ederek Osmanlı padişahlarının hayat hikâyelerini okudum. Güzel sanatlara ve güreşe aşırı derecede merakı olan padişah, sultan Abdülaziz’dir. II inci Mahmut’un oğlu Abdülaziz, kardeşi Abdülmecit Efendi’nin ölümü üzerine tahta geçmiştir.(1861-1876) bökemizin anlatılacak olan hikâyesi bu tarihler arasında olsa gerektir.(a.k.)
Kuzugüden Aşireti’nin Esger Memet’i, amcası kızı Hacey ile nişanlanmış. Ailede birtakım huzursuzluk sonucu, Sivas’ın bir köyünde kuzu gütmek için çoban olmuş. Onun gücüne şahit olanlar, hayrete düşmüşler. Bu sırada İstanbul’dan Anadolu’nun her yanına ferman gönderilmiş. Fermanda “güreşe yatkın olanların İstanbul’a gönderilmeleri” isteniyormuş. Esger Memet’in ağası, fermanı işitince çobanına şöyle söylemiş:
— Evladım Memet, padişahımızdan bir ferman gelmiş. Güreş bilenleri İstanbul’a çağırıyor. Eğer padişah fermanı olmasa, senin gibi birini kaybetmek istemem. Ulûlemre itaat gerektir. Tez hazırlığını yap, İstanbul’a gideceksin. Eğer padişahımızın sevgisini kazanırsan ihya olursun...
Esger Memet, boşuna itiraz etmiş. Güreş bilmediğini söylemiş ama, ortada bir ferman vardır. Ağası, fermanın gereğini yerine getirmediği zaman başına geleceklerden korkmaktadır.
Esger Memet, İstanbul’a gönderilmiş. Tüm Anadolu yiğitleri, bir yerde toplanmışlar. Padişah, denetim sırasında iri cüssesini, geniş omuzlarını, kocaman ellerini görünce hayretini gizleyememiş. Esger Memet’in yanına gelmiş, ellerini omuzlarına koyarak görevliye sormuş:
— Maşallah, Allah esirgesin! Bu aslan pençeli yiğit nereden geldi?
Görevli, onun nereden geldiğini söyledikten sonra “aslan pençeli yiğitin” anası hakkında kullandığı ifade çok ilginçtir. Padişaha şöyle söylemiş:
— Padişahım, bu aslan pençeli yiğitin bir anası var ki; beri banzer adımın eli halçasına bile yetişemez. Halçalı avrat, pençeli aslana doğurur...
Padişah, tüm pehlivanlara oyun bilip, bilmediklerini sormuş. Esger Memet de bu soruya “bilmem” cevabını vermiş. Bunun üzerine padişah, pehlivanların kırk gün beslenip, eğitilmelerini söyleyince Esger Memet, padişaha şöyle söylemiş:
— Padişahım, oyun ne demektir, gâvur pehlivanları beni uzaktan hile ile mi yenerler; yoksa güreşte eli elime değer mi?..
Padişah, bu saf Anadolu aslanının sorusunu tebessümle karşıladıktan sonra güreşin oyunu hakkında bilgi vermiş. Güreşin kucak kucağa yapıldığını, oyunun böyle bir ortamda uygulanacağını öğrenen Esger Memet, şöyle söylemiş:
— Öyleyse ben hemen güreşirim. Madem ki pehlivanın eli, elime değiyor... Eğitim görmeme gerek yoktur. Onların oyunları bana sökmez!..
Padişah, nişanlı ve evli olanların güreşmesine müsaade etmiyormuş. Esger Memet’e de nişanlı ya da evli olup olmadığını sormuş. Nişanlı olduğu halde bunu gizlemiş. Güreşi düşündükçe içinde ırmaklar çağlamış, volkanlar patlamış...
Hazırlıklar yapılmış. Üç ecnebi pehlivanla arka arkaya güreşmesi gerekiyormuş. Güreş esnasında bökeye uygun kispet bulunâmamış.
Güreş alanı, mahşer yeri gibi kalabalıkmış. İlk rakibi halka tanıtılırken başarıları sayılmakla bitmiyor, pehlivan da geçmişteki başarıları anlatıldıkça azgın bir boğa gibi ayaklarını çayırlara takarak, yerden parçalar koparıp burnundan soluyormuş. Bu durum, seyirciler üzerinde büyük bir psikolojik etki yapmış. Bütün seyirciler de Esger Memet’in hiç şansının olmadığını düşünmüşler. Esger Memet, alana davet edilirken sadece “aslan pençeli Türkmen yiğidi” sıfatı söylenmiş.
İki pehlivan, alanın orta yerinde tutuşmuşlar. Yabancı pehlivan, oyun arayışı içindeyken Esger Memet, sağ eliyle onun bileğini bir pense gibi sıkmış. Öteki eliyle de kispetinden tutarak başının üzerine kaldırmış. Bunu gören seyirciler heyecanla bağırmaya başlamışlar:
— Yaşa, varol!
— Allah Allah! Maşallah...
— Süphanallah, Maşallah deyin Maşallah deyin!..
— ...
Padişah, sevincinden yerinde duramamış. Sevinç gözyaşları dökerken ayakta alkışlamış. Esger Memet, bu coşkunun verdiği heyecanla pehlivanı seyircilerin önünde yere çalmış! Kemikleri kırılan pehlivan yerde bağırmaya devam ederken ikinci rakip alana gelmiş. Esger Memet, bir müddet uygun bir yerinden tutmak için uğraşmış. Arkadaşının başına gelenleri gören pehlivan da oyun yapma çabası içindeymiş. Güreşi kısa zamanda bitirmek isteyen Esger Memet, sağ elini rakibin kispetinde tutmak için hızla uzatınca rakibinin karnına hançer gibi saplanmış! Bağırsakları dışarı fırlayan rakibin feryatları seyircilerin çığlıkları arasında kaybolmuş. Yer-gök “yaşa, bravo, varol...” Sesleri ile inlemiş. Üçüncü rakip, olanları gördükten sonra pes etmiştir.
Güreşin zevkine doyan padişah, “aslan pençeli Türkmen yiğidini” yanına çağırıp kutladıktan sonra ona sormuş:
— Aslan bökem, dile benden ne dilersen!
— Sağlığını dilerim padişahım.
Padişah, aslan pençeli Türkmen yiğidini ödüllendirmek amacıyla:
— Sağlığımdan başka bir şey dile aslan yavrum.
Esger Memet, kendinden önce aşiretini düşünmüş:
— Padişahım, bize “Kuzugüden Aşireti” derler. Aşiretimiz çok fakirdir. Koyun ve kuzumuzdan başka hiçbir varlığımız yoktur. Vergiler çok ağır geliyor. Bizden vergiyi kaldırmanızı dilerim...
Padişahın sevgisini kazanan Esger Memet, İstanbul’ da kalmış. Padişah, onun yaptığı güreş ile güreş zevkinin doruklarına ulaşmış...
Aradan ne kadar zaman geçtiği bilinmiyor. Acı haber, Kuzugüden Aşiret’nin bağrını yakmış! “Esger Memet, nefesten çatlamış!” Bu haber, aşireti yasa boğarken ateş düştüğü yeri yakmış. Nişanlısı Hacey, bacısı deli Zeynep, anasının söylediği belirtilen ağıt bugün bile yürekleri kavurmaktadır.
Pontul olmamış dizine
Gum dolmuş ala gozüne.
“Nışannım var” dememiş de
Uymuş padişah sözüne.
Soyunmuş guleşe çıhmış
Bir çıhmada üçün yıhmış.
Salıp perdah vurunca
Padişah ayağa kahmış.
Hele dışarıya çıhın,
Gara’m da guleş dutuyo.
Pehlivan olduğun bilin,
Şindi duttuğun yıhıyo.
Sen dışarı çıhmadın mı,
Seni ayaz yahmadı mı?
İstanbul’da emmimoğlu
Pehlivanlar yıhmadı mı?
Ağam ata binmedi mi,
Şu yaylaya gonmadı mı!
Terkisi çifte davşannı
Gelik eve inmedi mi?
Ağam ata binincağız,
Dağda davşanlar oynuyo.
Soyunuh guleşe çıhıh,
Canım içimden gaynıyo.
Hekerek gardaş hekerek
Guleşe çıhmış sekerek.
Benim eşim guleş dutuh
Böke ilen diz çokerek.
Yohluhlu bellemen bunu
Tavlada gıratı bağlı.
Ninemeli deli Esger’i?
Mehemmet babamın oğlu.
Celkenir gelir sürüsü
N’ola gırılsa yarısı!
İstanbul’da guleş dutuh
Deli Böke’nin birisi…
Ağam indirmedi gelin,
Gelin, soldurmayıh alın.
Gömürgen’i özlemiştin,
Aha getirdiler salın!
Mehemmedim gürbüz, yiğit
Verseler de almaz öğüt.
Pünerinde büyük söğüt,
“N’olur ora varsam” demiş...
|