Kaynak kişi: Osman KARAASLAN
Kayserili bir karpuz satıcısı, eski Bünyan garajı içine sergi açmış karpuz satıyordu. Karpuz sergisinin yanında baharat çeşitleri de tezgahı renklendirirdi. Siyah gür sakalı, başında fesi ile tam bir hacı... Köylüler, dönüşlerine yakın zamanda hacı emmiye gelerek sorarlardı:
— Hacı emmi, karpuzun nasıl?
— Kurabiye gibi yavrum. Şeker şeker!..
O anda uzun bir ekmek bıçağını, köylüler görmeden boya toz bibere batırarak bir karpuza saplardı. Karpuzun içinden akan kan gibi suyu köylülere göstererek “işte” derdi.
Hacı emminin bu sözlerinde sonra sağ elini kalbinin üzerine götürerek “vebali bize yavrum” demesi de alıcılarda ona karşı bir güven meydana getirirdi. Birer ikişer batman karpuzu alan giderdi...
Haftaya şehre gelen karpuz alıcıları hacı emmiye uğrarlar, karpuzların çok kötü çıktığını şikayet ederlerdi:
— Hacı emmi, geçen hafta verdiğin iki batman karpuzu ineklere yedirdik. İçinden yenecek bir karpuz çıkmadı! derlerdi.
Hacı emmi, sağ elini kalbinin üzerine götürerek:
— Gözünüzün önünde kestiğim karpuzdan kan damlıyordu. Bu kapalı bir şey. İçini göremem ki... Vebali bize dedik, verdik yavrum...
Zavallı köylüler, anlamazlardı ki, hacı emminin kalbi üzerinde bir BİZ vardı. Sattığı malın vebalini, o bize yükleyerek kendini kurtarmaya çalışırdı.