Yoz yozunan, saz sözünen. Alatavuh çil horozunan. Âşıh bir meydana girince dinlendirir sazınan.
Emnine, Emine. Çıhdım bahdım, damına. Bir taraf sazlıh-samanlıh. Bir taraf tozluh dumanlıh. Bir tarafta demirciler, demir döver dengine. Bir tarafta boyacılar, boya boyar rengine. Bir tarafta marangozlar masa, iskembe yapar…
Var varadan, sür süreden. Amasya’dan, Zile’den. Dutdum pirenin bağıni. Arhasına vurdum, loğünü . Gitsin oğünü oğünü. Goca garılara gıran girsin! Gelinler ile bazı bazı, gızlarınan gezek ufah ufah…
Bir varmış, bir yohmuş. Allah’ın gulu çohmuş. Çoh söylemesi günah, az söylemesi sevapmış.
Armudu daşlıyah, dibinde gışlıyah. Bismillah deyik başlıyah…
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİYM
Memet isminde bir arhadaşım vardı. Duydum ki evlenmiş. Kalhıp evlerine göz aydınlığına gittim. Gaynana oturmuş bir köşeye, gelin oturmuş öteki köşeye… Memet evde yoh! İkisi de birbirlerine kinli kinli bahıyorlar. Arada bir küfür eder gibi bir şeyler mırıldandıhlarını duyuyom. Belli ki gavga etmişler. Havayı biraz yumuşatmah için, gaynanaya dedim ki:
— Fadime Hala , gözün aydın.
Fadime Hala bana sert çıhdı:
— Ne aydınlığı oğlum Mustafa?
— Oğlunu everdin ya…
Fadime Hala derinden bir of çekti, biraz durahladı:
— Aman! Evlendirmez çıharmaz olaydım yavrum… Nerden aldım oğluma bir el gızı, girdi yüreğime ince bir sızı. Gelin değil, belâ geldi başıma, acı zehir gattı bişmiş aşıma!..
Fadime Hala , gelinden çoh dertliydi. Dönüp geline sordum:
— Aman gelin hanım, gaç gün oldu geleli, neden geçinemezsiniz? Daha taze gelinsin. Bu gadar erken dövüşmenin sebebi nedir?
Sözümü bitirmiştim ki gelin hayhırdı:
— Aman gardaşım! Bu münâfık gaynana, düşman gibidir bana! İşi, gücü beni yüzden düşürmek; musut yuvamıza guzgun üşürmek…
Gelin, sözünü tamamlamıştı ki, Memet gapıdan içeriye girdi. Anası ayağa kalhıp, acıcıh Memet’e doğru ilerledi, eliyle gelini gösterdi:
— Oğlum Memet, şu garının yularını çek; çekmezsen seni, benden edecek!
Memet, şaşgın şaşgın bir anasının, bir hanımının yüzüne bahdı. Sona anasına dönerek:
— Ana, gitme ileri! Bu gelinin de evde olmalı yeri!
Fadime Hala , oğlunun gelinin tarafında olmasına çoh sinirlendi:
— Yaaa öyle mi? Sen gaptan olamıyosun gemine! Ben asla yesir¹ olamam geline!
Memet, anasını yumuşatmah istedi:
— Anacığım, geline neden yesir olacahsın ki? Beklersen gelinden itaat, güler yüzlü olmalısın her saat…
Fadime Hala evdeki huzursuzluğun gaynağı olarah gendisini gören oğluna çoh gızdı:
— Oğlum, insan her saat güler yüzlü olur mu? İstiyosan arhasından sen de git, bir elgızı için ananı terket!..
Memet, gene alttan almaya çalışdı:
— Ana, bozulmasın yuvamızda saadet; yuva gurmah guşlara bile âdet…
Fadime Hala hâlâ direnip duruyordu:
— Oğlum Memet , biz guş değiliz, insanız…
Ana ile oğlunun gonuşmalarını dinlemekte olan gelin, Memet’ten guvvet bulunca ayağa kalharah elini sallayıp gaynanasına bağırdı:
— Peki cazı! Bu gadar azara dayanır mı can? Bah sararıp soldu yüzümdeki gan…
Gelinin bu sözü Fadime Halayı iyice çileden çıhardı:
— Defol şuradan söze garışma gelin! Gudurdun, galiba geldi ecelin. Gelin dilsiz gerek. Hemi kör, hemi sağır. Hoppa olmamalı, olmalı ağır…
Gelin bu söze verecek cevap bulamayınca, ayahgabılarını giyerek gapıya yöneldi:
— İşte gidiyom senin yüzünden, beni istiyosa gelsin izimden!..
Gelin, gapıyı çarparah goyup gitti.
Evde bir sessizlik oldu. Üçümüz de donup galdıh. Az sona Fadime Hala, yerinden kalharah Memet’in yanına gitti. Bir elini onun başına goyarah oğlunun gönlünü hoş etmek için saçlarını ohşamaya başladı:
— Üzülme oğlum Memet. Ulan bırah gitsin o iti, bırahıp gitti senin gibi yiğidi… Sana daha güzel bir avrat bulayım. O, hatunun olsun, ben de onun kölesi olayım.
Memet, başını anasının elinden gurtardıhdan sona:
— Bre ana! Bunu da sen arayıp buldun. “Emminin gızıdır, ahrabamızdır” diyerek gelin aldın, sona da en büyük düşmanı oldun! Bundan başga hiçbir avrat alamam, başımı belaya gene salamam…
Memet’in bu sözü, anası ile yollarının ayrıldığını gösteriyodu. Anası bunu sezmiş, Memet’e de verecek cevabını hazırlamıştı:
— Bre oğlum, öyleyse cehennem ol git! Bir el gızı için sen de ananı terket…
Memet, yavaşça yerinden kalhdı. Sessizce gapıya doğru yürüdü. Arhasına bile bahmadan çekip gitti.
Evde Fadime Hala ile ikimiz galdıh. Arhadaşım, bana “hoş geldin” bile diyememişdi. Ben de geldiğime pişman olmuşdum. Çıhıp gitmeyi düşünüyodum ki, Fadime Halanın sesi duyuldu:
— Gördün ya oğlum Mustafa büyüğe saygı galmamış! İkisi de beni ana yerine goymadılar. Dünya’nın düzeni bozulmuş yavrum…
Fadime Hala, gendisini hahlı çıharmah için benden destek bekliyodu. Kimin hahlı olduğunu ben de annamamıştım. Bence hem gelin, hem de Fadime Hala suçluydular. Bu gavga, sevgi ve saygı eksikliğindendi. Fadime Halaya bunu doğrudan söylesem bana gızacahdı. Öyleyse sözümü ortalığa söylemeliyim diye düşündüm.
— Vallahi ne diyeceğimi ben de şaşırdım Fadime Hala. Garşılıhlı sevgi ve saygı olursa, insanlar birbirlerini hoşgörü ile garşılasalar hiçbir yerde gavga olmaz diyom…
Fadime Hala, ne söylediğimi annamamıştı. Sözümün içinde geçen “saygı” kelimesinden ona hah verdiğimi sanmıştı.
— Aferin oğlum Mustafa. Bah yanımızda on dakka galmayla her şeyi annadın, dedi.
Evin içinde şaşgın şaşgın dolaştıhdan sona Kıbleye dönerek ellerini açtı. Oğluna beddûa etmeye başladı:
— Allah oğlum Memet, irin olsun şu mememden emdiğin sütler! Kâr etmedi ona iyi öğütler. Gendi elim ile yıhıldı gurağım²… Bundan sona mezer olsun durağım! Dedi.
Ben de bu fırsattan faydalanarah gapıya doğru yöneldim. Fadime Hala, beddûasını bitirmeden gaçmah istiyodum. Ayakgabılarımı giyerken:
— Amin. Fadime Hala, Allah dûanı gabul etsin. Durağın mezer olsun ki! Yohsa daha çoh yuva yıhar, çoh gelin gaçırırsın!.. diyerek gapıya doğru goşdum.
|