http://www.kayserihakimiyet2000.com/hacca-hatun-ile-garacaka/-
20 Ocak 2018 Cumartesi
HAÇÇA HATUN İLE GARACA KÂ
Kaynak kişi: Necati TÜRKÖZ
Gömürgenli Garaca Kâ, Haymana’ya yoz almaya giderken, Keskin’in Kavurgalı Köyü’nde bir eve misafir olmuş. O gün de Kavurgalı’ da düğün varmış. Garaca Kâ da cırıt oyununu seyrediyormuş. Garaca Kâ’nın atı kişneyince, misafire cırıt oynaması için teklif gelmeye başlamış. O, her ne gadar “bilmiyom” dese de köylüler:
— Misafir ağa, sen ne gadar bilmiyom desen de, atın da bildiğini söylüyo. Haydi kalh nazlanma. Ağıda gelen ağalar, düğüne gelen oynar, demişler.
Garaca Kâ, atına binerek alana çıhmış. Kavurgalı’da Osman Ağa isimli birisi, bunun peşine düşmüş. Garaca Kâ, Osman Ağa’ya üzerine fazla gelmemesi için ricada bulunmuş. Osman Ağa:
— Madem cırıt oyununa gatıldın, neden marifetini göstermiyor da bana rica ediyorsun ki? diye garşılık vermiş. Bunun üzerine Garaca Kâ, Osman Ağa’nın peşine düşmüş. Osman Ağa, ciridi yememek için atını hanım seyircilerin içine sürmüş. Buna rağmen Garaca Kâ, Osman Ağa’yı cırıtla vurup atından düşürmüş, gendisi de oyundan çıhmış. Kavurgalı Köyü’nden bazıları, Osman Ağa’nın cırıt ile attan düşürülmesine gızmışlar. Gavga çıhmak üzereyken araya girenler olayı yatıştırmışlar.
Cırıt oyununu izleyenler arasında, köyün ağasının kızı Haçça Hatun da varmış. Haçça Hatun, Osman Ağa’yı attan düşürene bir anda âşıh olmuş. Kim olduğunu öğrenmek için, yaşlı bir gadını misafir galdığı eve göndererek adam hakkında bilgi getirmesini istemiş.
Yaşlı gadın, Garaca Kâ’ya nereli olduğunu, nereye gittiğini, evli mi, bekâr mı olduğunu sormuş. Tüm soruları doğru cevaplayan Garaca Kâ, evli olduğu halde şaha olsun diye:
— Nineciğim, Haymana’ya yoz almaya gidiyom. Bekârım. Münasip bir şey bulursam evleneceğim, gız da alırım demiş.
Yaşlı gadın, Haçça Hatun’un gendisiyle görüşmek istediğini söylemiş. Garaca Kâ bu isteği gabul etmiş., Herkes yatınca Haçça Hatun, onun odasına gelerek görüşüp anlaşmışlar. Birbirlerine yüzüklerini vermişler. Garaca Kâ, Haymana’dan döndükten sona gelip Haçça Hatun’u babasından isteyeceğine söz vermiş.
Garaca Kâ, verdiği sözü dutmayıp Gömürgen’e dönmüş. Haçça Hatun, umutla hep beklemiş. Zaman geçtikçe yüreğindeki gıvılcım büyümüş, tüm bedenini gaplayan bir ateş olmuş. O, sevdiğinin başına bir iş gelmiş olabileceği endişesi içindeymiş. Çaresizlik içinde gıvranıp dururken köyün önündeki çayırlığa birgaç çadır gurulmuş. Bunların, düğünlerde çalıp söyleyen çalgıcılar olduğunu öğrenince kalhıp çadırlara gitmiş. Gendine gösterilen yere oturduhdan sona:
— Edeler size bir şey soracağım. Telden diyeceğim, sizden de telden cevap isterim, demiş.
Haçça Hatun:
Yanmayınca şen olur mu odalar,
Vermeyince savulur mu gadalar?
Daraldım da size geldim edeler,
Nazlı yârin bir haberin ver bana.
Edelerin başı bağlamasını gucağına alarah, çalmaya başlamış. O da telden Haçça Hatun’a şöyle söylemiş:
Üç gün bekle şu çadırın içinde,
Çarh da yoh edelerin gıçında
Belgüzarı var mı sarı saçında?
Bulayım, geleyim nazlı yârini.
Haçça Hatun, Garaca Kâ’nın gendisine verdiği altın yüzüğü çıharıp edeye verirken şöyle demiş:
Üç gün, beş gün bu çadırda durayım
Bir yüzüğü vardır sana vereyim.
Edeler ben size gurban olayım,
Nazlı yârin bir haberin ver bana.
Haçça Hatun’un verdiği altın yüzüğü alarah tütüntabahasının içine goyan ede, sazını çalarah ona cevap vermiş:
Sarı davul, sarı zurna, bir köçek
Sineme vurdun da gamzeli bıçah.
Seher vahdı olsun yollara düşeh,
Bulayım geleyim nazlı yârini.
Haçça Hatun, şöyle devam etmiş:
Bekçi çeksin gıratının golanın,
Aşıp gidin Gemerek’in belenin
Gadanızı belanızı alayım,
Nazlı yârin bir haberin ver bana.
Edelerin nereye gidecekleri yeri tarif ettikten sona, sevdiği gişinin gendisiyle ilgili bilgi de vermiş:
Haçça Hatun derler benim adıma,
Doyamadım ilvanına dadına.
“Garaca ” derler o Türkmen’in adına
Nazlı yârin bir haberin ver bana.
“Garaca” ile Türkmen adı birlikte anılınca Haçça Hatun’un aradığı gişinin nereli olduğunu Ede hemen annamış. Haçça Hatun’na şöyle cevap vermiş:
Sarı davul, sarı zurna elimde
Ben de bir abdalım gendi halimde.
Kuzugüden, Gömürgen’in ilinde
Bulayım geleyim nazlı yârini.
Edelerin başı, davulcu, zurnacı ve bir köçekten ekip oluşturup; Haçça Hatun’u da garısı Menevşe’ye emanet ederek yola düşmüşler.
Gömürgen Köyü’nün göründüğü Köygösteren Burnu’na gelince Ede, davul ve zurnacıya “çalın”, köçeğe de “oyna” emrini vermiş.
Çala, oynaya Gömürgen’e girmişler. Şindiki belediye binasının bahçesinde köylüler toplanmışlar. Davul ve zurna çalıyo, köçek oynuyo, köylüler seyrediyomuş. Köylülerden bazıları “çalın edeler” deyince edelerin başı çalmayı ve oynamayı durdurarah:
— Çalın edeler, oynayın edeler! Edeler aç mısınız, susuz musunuz, cıgaranız var mı diyen yoh! Bu ne biçim misafir ağırlamadır ağalar?.. diye çıhışmış.
Garaca Kâ, edelere yermek hazırlanması için eve bir haberci gönderip, yanlarına oturmuş. Tabahasını edelerin başı olan adama uzatmış. Ede de daha önceden Haçça Hatun’un yüzüğünü goyduğu tabahasını Garaca Kâ’ya vermiş. Tabahayı açan Garaca Kâ, yüzüğü görünce edenin yüzüne bahıp şöyle söylemiş:
— Ede, bu yüzüğün hikâyesini bu gece annatacahsın.
Edeleri gece evinde misafir ederek olup bitenlerden haber almış. Sabahleyin edeleri yolcu ettikten sona onarın arhalarından geleceğini, Haçça Hatun’u Gömürgen’e getireceğini söylemiş.
Gece plânladıkları gibi hareket ederek Kavurgalı’ya gitmişler. Haçça Hatun’u oradan alarah Gömürgen’e getirmiş.
İsteyerek mi, yohsa gaçırarah mı getirdiği bilinmiyor. Haçça Hatun’dan erkek oğlan olmamıştır. Bir gız çocuğu olmuş. Bu gızını da Hacı Abidinler’e verdiği söylenmektedir.
|