Alimitçik
 


ALİMİTÇİK
Anlatan: Keziban KARAASLAN (NEVCANOĞLU)
Bir varmış, bir yohmuş. Allah’ın gulu çohmuş. Çoh söylemesi günah, az söylemesi sevapmış.
Bundan çoh eski zamanda, köylerin birinde fahır mı fahır bir aile yaşıyomuş.  Bu ailenin, hiç çocuhları yohmuş. Garı-goca çocuhlarının olmayışına çoh üzülüyolarmış. Evin hanımının, gözlerinden yaş hiç esik olmazmış. Gendilerine çocuh vermesi için, Allah’a her gün uzun uzun duâ edermiş. Bir seher vahdında  çoh içten ve samimi  duâ yapmış: “Allah’ım, bize bir galbur dolusu çocuh ver. Vereceğin çocuhların nasıl olduğu önemli değildir. Boyu serçe bannağım gadar olsa da razıyım. Evimizi çocuhsuz, ocağımızı sönük bırahma...”  demiş.
Allah dûalarını gabul etmiş. Zamanla ailenin bir galbur dolusu çocuhları olmuş. Bu gadar çoh çocuh, bir sürü derdi de beraberinde getirmiş. Anne, çoh sayıda ve normal olmayan çocuhlarının doğuşuna pek de sevinememiş.
Çocuhlar,  her gün biraz daha büyüyolar; büyüdükçe de yaramazlıhları artıyomuş...
Geçen zaman içinde kimisi bulaşık suyunun içine düşüp boğulmuş, kimi de tandıra düşerek yanmış. Bazıları sofra bezi ile dışarıya çırpılırken, sohahlarda hayvanların ayahları altında ezilmekten gurtulamamışlar. Böylelikle yarıdan fazlası bu tür gazalarla ölüp gitmişler.
Çocuhların yaptıkları yaramazlıklar, analarını çıldırtmış. Bir gün üzüntüden cinnet getiren ana, süpürge ile süpürerek hepsini tandıra atıp yahmış!  Aradan biraz zaman geçince ahlı başına gelmiş. “Allah’ım, ellerim gırılaydı, yavrularımı tandıra atıp nasıl yahtım!” diye ağlamış.
Tam bu sırada “Anne anne! Ben buradayım...” bir ses duyulmuş:
Meğerse çocuhlardan biri, süpürgenin otlarına dutunarah, orada sahlanmış.
Anası, onu süpürgenin arasından çıharmış. Alimitçik adlı oğlunun hayatta galmasına çoh sevinmiş...
Tek başına galan Alimitçik de çoh uslu bir çocuh olmuş. Ana ve babasına da her işlerinde yardım ediyomuş.
Bir gün anası, Alimitçik’e bağda çalışan babasına yemek götürmesini söylemiş. Her şeyi atın üzerine yükleyerek, oğlunu da atın gulağının içine bindirmiş.  Alimitçik, babasının yanına sağ salim ulaşmış.
Yemeğini yiyen baba, desdideki suyu son damlasına gadar itçiden sona baba, oğlunu su getirmeye yollamış. Geri dönerken “sağ tarafına kesinlikle bahma” diye de sıhıca tembihlemiş.
Alimitçik, su gaplarını doldurmuş. Babasının yanına dönerken, onun babasının “Oğlum, sağ tarafına sahın bahma!” diye yaptığı tembihini hatırlamış.
Sağ tarafa bahmak için, içinde büyük bir marah uyanmış. “Çevreye bahmanın ne zararı olur ki? Hem ben söylemedikçe sağ tarafa bahtığımı babam nasıl anlayacah...” diyerek başını atın gulağından dışarıya uzatmış.
Mevsimi olmamasına rağmen ağaçların tümü meyvelerle doluymuş. Sarı armutlar dikkatini çoh çekmiş. O an canı armut yemek istemiş. At, ağacın altından geçerken bir dalı eliyle dutarah, orada asılı galmış. Armutlardan yemeye başlamış.
Meğerse burası bir devin bahçesiymiş. Ağaçların da tümü sihirliymiş. Meyveden yiyince evini, annesini, babasını ve ne iş yaptığını unutmuş. 
Bahçesine yabancı birisinin girdiğini anlayan dev, bahçeyi gontrol etmeye gelmiş.  Armut ağacında canlı araştırmaya başlamış. Hiçbir şey göremeyince aşağıdan bağırmış:
— Hey kim var orada?
Alimitçik, ağaçdan cevap vermiş:
— Benim amca, Alimitçik…
Dev, sesini işittiği hâlde gendisini göremediği yaratıhdan önce çoh gorhmuş.  Onu iyice görebilmek için tekrar seslenmiş:
— Alimitçik, evladım neredesin, orada ne yapıyon?
— Emmi, armut ağacındayım, armut yiyom...
— Yediğin armutlardan bir dane de bana atsana?
Alimitçik, iki armut gopararah  deve seslenmiş:
— Yahala amca! Bir olmasa iki olsun...
Dev, armutlarla birlikte Alimiçik’i de yahalamış.  Dev, bu güçcücük adamdan çoh gorhmuş. Onu yemek için bir torbasına goyarah evine doğru yola çıhmış.
Bir süre gittikden sona torbayı yere goyarah, Alimiçik’e demişki:
— Alimitçik, evladım sen burda bekle. “Ben şu derede bir çıtımıtı yapıp geleyim.
Alimitçik, onun tuvalete gittiğini, işinin de çoh uzayacağını annamış. Hemen torbadan çıhmış. Torbanın içine de gendi yerine daş doldurarah bahçedeki armut ağacına doğru goşmuş.
Bu sırada Alimitçik’in babası, oğlunun atdan düştüğünü sanarah uzun süre onu aramış. Bulamayınca da ondan umudunu kesip, evine dönmüş.
Dev dereden döndüğünde torbayı sırtına alırken, birbirine değen daşların sesini duyunca şöyle söylemiş:
— Alimitçik, gorhudan daş mı kesildin?
Torbadan ses gelmeyince de, sevinerek yoluna devam etmiş.
Dev, evine gelince torbayı boşaltmış. Torbasından Alimitçik yerine daşlar çıhınca çoh şaşırmış. Sona çıtımıtı yaparken mola verdiği yerde Alimitçik’i aramah için geri dönmüş. Oradan Alimitçik’in ayah izlerini takip ederek ve kohlayarah, aynı armut ağacına geldiğini anlamış. Ağacın altından Alimitçik’e seslenmiş:
— Oğlum Alimitçik, bir armut da bana at yavrum...
Alimitçik,  gine iki dane armut gopararah aşağıya atarken deve’şöyle demiş:
— Goca gövdeli! Sen tek armutla doymazsın ki. Al sana iki dene armut...
Dev, armutlarla birlikte yine Alimitçik’i de yahalamış. Onu torbasına goyarah, tekrar evinin yolunu dutmuş.
Hava çoh sıcah olduğu için, çoh susamış. Bir pünerin başına gelince torbayı yere bıraharah gocaman ağzını pünerin gözüne dayamış. Birgaç yudumda pünerin suyunu bitirmiş.  Suyun dolması için bir süre beklerken, Alimitçik, torbadan çıhmış. Ordan topladığı tikenleri torbaya doldurduhdan sona gene  armut ağacına gitmiş.
Dev, gana gana suyunu içdikden sona torbasını sırtına alarah yürümüş.  Tikenler sıtrına batınca, eliyle torbayı yohlayarah şöyle söylemiş:
— Oğlum Alimitçik, sahal ve bıyığının gılları tiken gibi sırtıma batıyo!
    ...
Alimitçik’den hiç ses çıhmamış.
Dev, evine gelince torbayı yere dökmüş. Alimitçik yerine dikenleri görünce, yeniden bahçeye gitmiş. Alimitçik’in olduğu armut ağacının altına gelmiş.  Yumuşah bir şekilde Alimitçik’e seslenmiş:
— Alimitçik, aslan evladım, bir armut at da yiyeyim yavrum...
Alimitçik, gopardığı armutları atarken:
— Hey goca gövdeli amca, bir olmazsa iki olsun. Yahala geliyor, diye bağırmış.
Dev, armutla birlikte Alimitçik’i yahaladığı gibi torbasına goyup ağzını sıhıca bağlamış. Bu sefer hiç durmadan evine gadar yürümüş.
Salona girip, gapıları ve pencereleri gapatmış. Onu yiyerek Alimitçik’ten gurtulmayı düşünüyomuş. Alimitçik’e şöyle söylemiş:
— Oğlum Alimitçik, sen burada dur da ben dişlerimi bileyip geleyim...
Alimitçik, devin niyetini annayınca, ona şöyle demiş:
    Hey amca! Sen beni yemek istiyosun ama zararlı çıharsın. Ben dişinin govuğunu bile dolduramam. Bu gocaman gövdene göre hiç ahlın yohmuş be! Sana bir ahıl vereyim de isder dut, isder dutma...
Bu hâlimle beni yersen garnın doymaz ki. Görmüyo musun çoh zayıfım. Etim de çoh kötüdür. Mideni bozar ve seni hasta ederim. Doktora da gidemezsin. Biraz ahlını gullan ve beni iyice besledikten sona ye...
Dev, biraz düşündükden ona hah vermiş. Ona şöyle demiş.
— Alimitçik, gerçekten doğru söylersin. Çektiğim zahmete göre, seni şimdi yesem yazıh olur. Ağız dadıyla yemek için, biraz beslemek daha mantıklı geldi. Sen nelerden hoşlandığını söyle, nerede olsa bulur getiririm.
Alimitçik, devin fikrini değiştirmesine çoh sevinmiş. Onu, çoh uzahlara gönderip gaçmayı düşünüyomuş.
Alimitçik, mevsime göre çevrede bulunmayan meyveler, zor bulunabilen hayvan eti ve yumurta, süt getirmesini istiyomuş. Dev, bu istekleri garşılamah için, uzahlara giderken gapıları, pencereleri gapayıp, tüm tedbirlerini alıyomuş. Gaçabilmesi için Alimitçik’e hiç fırsat vermiyomuş.
Günler, haftalar, aylar geçmiş. Dev, her şeyi getirdiği halde Alimitçik’in kilosunda ve boyunda bir değişme olmadığını  gördükce sinirleniyomuş.
Alimitçik de devin getirdiği yiyeceklerin kötü olduğundan şişmanlayamadığını söyleyip devi suçluyomuş.  Dev, bu suçlama garşısında bir cevap veremiyomuş.
Dev, beceriksiz biri olduğunu gabul etmiş. Alimitçik, bu durumdan yaralanmayı düşünmüş ve bir gün ağlamaya başlamış:
— Annem olsaydı, bana kete yapardı. Ben, getirdiğin günden bu yana kete yiyemedim. Güçden ve guvvetten iyice düşdüm. Kete yemek istiyoum! Kete yemek istiyoum!..
Dev, çocuğun ağlamasına dayanamamış. Onu elinin içine alıp, gözünün önüne getirmiş. Devin nefesinin sıcaklığından, Alimitçik çoh rahatsız olmuş. Devin, gocaman parmahlarının arasında gorunmaya çalışırken ona şöyle bağırmış:
— Yahu ne gadar görgüsüz ve gabasın! Ağzın da çoh kötü kohuyo. Biriyle gonuşurken ağzını öbür yana çevirip gonuşmazsan sorularına cevap bile vermeyeceğim, demiş.
Dev, ondan özür diledikden sona ağzını başga yana çevirerek sormuş:
— İstediğinin nasıl yapıldığını bilmiyom? Nelerden ve nasıl yapıldığını söylersen ben de yapabilirim, demiş.
Alimitçik, gafasını galdırıp, gözlerini siler gibi yapmış. Sona da deve ketenin nelerden yapıldığını söylemiş:
— Kete için bolca un, yağ ve süt gerekir.  Goyun sütü ve tereyağıyla yapılanı çoh severim. Sen malzemeleri bulup getirdikten sona bana haber ver. Ketenin nasıl yapılacağını sana tarif ederim, demiş.
Dev, hiç vahıt gaybetmeden malzemeleri getirmeye gitmiş. İki gün sona, gazanlar dolusu süt, çuvallar dolusu un ve tuluhlar dolusu yağla dönmüş.
Her şeyi hazırlayarah Alimitçik’ten ketenin nasıl yapılacağını sormuş. Alimitçik, gendine yüsek bir yer hazırlatdırmış. Oraya oturarah emirler yağdırmaya başlamış:
    Şimdi ilane biraz süt dök.  İçine un at, garıştır.  Olmadı, biraz daha un goy. Bu sefer de unu çoh goydun elinin ölçüsü yoh mu senin? Süt ilave et...
Ona hamuru yuğurddurmuş. Sona da için nasıl hazırlanacağını, pişirileceğini tarif etmiş. Uyumah için odasına gitmiş.
Dev söylenenleri yaparken, Alimitçik de pişirilen dağ gibi ketenin, nasıl tüketeceğinin plânını yapmış. 
Keteleri pişiren dev, haber vermek için Alimitçik’in odasına gitmiş:
— Alimitçik kalh oğlum. Keteler hazır oldu. Sıcah sıcah ye, demiş.
Alimitçik, yatağından doğrulup, gözlerini ovuştururken deve şöyle demiş:
— Masayı ormana bahan pencerenin önüne gur. Keteleri de onun üsdüne goy. Ben keteyi yerken yanımda durma… Eğer benim nasıl yediğime baharsan yiyemem, demiş.
Dev gittikten hemen sona getirilen ketelerin tümünü tek tek uçurumdan aşağıya atmış. Ormandaki hayvanlar, kohuyu alarah ketelerin döküldüğü yerde toplanmışlar. Hepsini de bir soluhda yiyerek bitirmişler.
Bundan sona Alimitçik, yemeğini hep burada yemeğe başlamış.
Hayvanlar, Alimitçik’ yemek vahdına iyice alışmışlar. Bütün hayvanlar, yemek vahdına yahın zamanda uçurumun altında toplanarah, yukarıdan yiyecek atılmasını bekliyolarmış.
Dev, getirdiği tüm yiyecekleri, Alimitçik’in yediğini sanıyomuş. Gendisinin bile bir oturmada Alimitçik gadar yiyemediğine ahıl erdiremiyomuş.
Yıllar geçmiş. Dev daşıyıp getirmekten, Alimitçik de istemekten usanmışlar.
Bir gün Alimitçik, salonun köşesindeki örümcek ağına dutunarah tavana çıhmış. Dev, Alimitçik’i salonda çoh aramış. Onu göremeyince seslenmiş:
— Alimitçik nerdesin?
Alimitçik, tavandan cevap ona cevap vermiş:
    Yuharıdayım. Hep aşalarda durmahdan usandım. Ahşam yemeğimi burda yemek istiyom, demiş.
Sesin geldiği tarafa bahan dev hayretten donagalmış. Alimitçik’e şöyle demiş:
— Yavrum sen oraya nasıl çıhdın? Ben çıhamam ki...
Alimitçik, o anda plânını uygulamaya garar vermiş. Dev’e şöyle söylemiş:
— Sırrımı herkese söylemem. Ama sen başgasın...  Canınım istediği her şeyi bana getirdin. Senden sırrımı sahlamayacağım. Buraya çıhabilmen için merdiven yapman gerekir. Ağaç ve demirden yapmaya kalhma, onlarla olmaz. Bir sıra sabun, bir sıra bıçah goyarah merdiven yapacahsın. Basamakların sağlam olması için, bıçahların ağzı açıh olacah…
Dev, çarşıya giderek çuvallar dolusu sabun ile bıçah getirmiş. Bıçah ve sabunları üst üste goyarak merdiven yapmış.
Basamahları çıharken ayağı gaymış.  Ayahlarına bıçahlar saplanmış! Bıçah yaralarından oluh gibi gan ahmaya başlamış! Acılar içinde gıvranırken, Alimitçik’ten yardım istemiş:
— Oğlum Alimitçik, canım çoh acıyo! Gan gaybından öleceğim bana bir ahıl ver, yardım et, demiş.
Alimitçik:
Benim de ayağım kesilmişti. Yaralarımın üzerine duz goymuştum. Duz, ahan ganını da durdurur. Hemen yarana  duz at ve duzun üzerinde gezin, demiş.
Dev, yaralarına duz basmış. Canı daha çoh acıdığından gendini yere vura vura salondan çıhıp, bahçede yuvarlanmaya başlamış. Uçurumdan düşerek parçalanmış...
Devin ölümü ile Alimitçik, normal bir çocuğa dönüşmüş. Devin gan pıhtısının üzerine düşmüş. Ahıra gidip bir ata binerek köyünün yolunu dutmuş. Normal bir insana dönen oğullarını garşılarında gören annesi ile babası çoh sevinmişler.
Alimitçik, başından geçenleri annesi ve babasına annatmış.
Sabah ailece devin evine giderek sarayına yerleşmişler. Devin mallarına sahip olan Alimitçik ve ailesi, çoh zengin olmuşlar. Ömürlerinin sonuna gadar mutlu bir hayat yaşamışlar.
 
 
 

 
Facebook beğen
 
 
Siz 144826 ziyaretçiziyaretçimizsiniz
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol