Devlet Guşu

 

http://www.kayserihakimiyet2000.com/yazar/ahmetkara/

DEVLET GUŞU

(Anlatan: Mustafa KARAASLAN)

Bir varmış, bir yohmuş. Allah’ın gulu çohmuş. Çoh söylemesi günah, az söylemesi sevapmış.

Köylerin birinde fahır mı fahır bir aile varmış. Zamanla bu ailenin de bir erkek çocuhları olmuş. Başında saçı olmadığı için, ona “Keloğlan” adını dahmışlar. Bir zaman sona Keloğla’nın babası ölünce. Bir tek anasıyla galmışlar. Daracık evlerinde yaşayıp gidiyolarmış. Dört tavuhları beş olmamış…

Yıllar su gibi ahıp gitmiş. Keloğlan’ın da eli iş dutar, ağzı da lâf yapar olmuş. Bir gün anasının garşısına geçerek:

— Anam anam, canım anam. Sen çalışıp canını çıharıyon. Ben de ahşama gadar bomboş oturuyom. Bugün düşündüm de gidip bir işte çalışsam. Bol para gazanır, sana ve gendime güzel giyecekler, evimize de canımızın çektiği yiyecekler alırım. Daha çoh para gazanınca da şu daracık evden gurtuluruh… Sen bu fikrime ne dersin anacığım?

Anası razı olunca yol hazırlıhları yapılmış. Keloğlan vedalaşarak sabahın ilk ışıhları köyünden ayrılıp, gurbetin yolunu dutmuş.

Uzun ve yorucu bir yolculuhdan sona bir şehre gelmiş. Burada zengin bir adamın gapısına azap durmuş.

Gısa bir zamanda işinin ehli biri olduğunu ganıtlamış. Ağası, Keloğlan’ı çoh sevmiş.

Böylece yıllar geçmiş. Bir gün ağası, Keloğlan’a:

— Bu sabah her zamankinden daha erken işlerimizi bitirmemiz gerekiyo. Öğleye doğru şehrin yöneticisi seçilecek. Seçim başlamadan önce orada olursah, baharsın “Devlet Guşu” birimizin başına gonar da yönetici seçiliriz, demiş.

Keloğlan, ağasına seçimin nasıl yapılacağını sormuş. Ağası ona da şöyle anlatmış:

— Alanda herkes toplandıhdan sona bir guş uçurulur. Guş kimin gafasına gonarsa o gişi, on yıllığına şehrin yöneticisi olur.

Eğer devlet guşu benim başıma gonar yönetici seçilirsem, bu halha öyle güzel hizmetler sunacağım ki, dünya durduhca nesiller benden ve yaptığım hizmetlerimden söz edecekler, demiş…

Keloğlan, ağasının anlattıklarını dikkatlice dinlemiş. Bu şehre geldiğinden beri halhın çohca ahlahsız işler yapdığına şahit olmuşdu.

Ağasına şöyle demiş:

— Ağam, Allah devlet guşunu benim başıma gondurusa, ben de bu halha yapmadıh eziyet, kötülük bırahmam. Nesiller, birbirilerine yapdıhlarımdan bahsederler de belki ibret alanlar olur, demiş.

Ağası, Keloğlan’ın bu sözlerine gülmüş ve şöyle demiş:

— Keloğlan, sen böyle düşünürsen Allah sana o görevi nasip etmez, demiş.

Keloğlan, ağasına gısaca şöyle cevap vermiş:

— Bu halh müstahaksa eder ağam…

İşlerini bitirince alana gelmişler. Alanda bütün şehrin adamları toplanmış. Herkes, bin bir umutla “devlet guşunun” gendi gafalarına gonmasını bekliyolarmış. Keloğlan ve ağası bu gatılmışlar.

Biraz sona guşun uçurulacağı ilân edilmiş ve devlet guşu uçurulmuş…

Guş, alanda bir tur atdıhdan sona doğrudan gelerek Keloğlan’ın kel başına gonmuş! Herkes, buna itiraz ederek: “Keloğlan’dan, yönetici olmaz” demişler.

Devlet guşunu yeniden uçurmaya garar vermişler.

İkinci kere guş uçurulduğunda gene Keloğlan’ın başına gonmuş.

Buna da itiraz ederek “üçleyek, boşlayah” demişler.

Üçüncü kere uçurulan guş, gene doğrudan gelip Keloğlan’ın gafasına gonunca Keloğlan, şehre yönetici seçilmiş.

Halh, geçen zaman içinde kötü huylarını terk etmemiş. Keloğlan halkı topluca cezalandırmaya garar vermiş.

Bir gün tellâllar, yöneticinin emri ile çarşı ve bazarda şöyle bağırmaya başlamışlar:

— Duyduh, duymadıh demeyin! Yöneticimizin emridir! Yarın sabahdan başlamah üzere, herkes evlerinin dış gapılarını çivileyerek gapatacah! Evlere girişler ve çıhışlar pencereden yapılacahdır! Bu emre uymayanlara çoh böyük cezalar verilecek!..

O günden sona bütün evlerde gapı gapatıp, pencere altına, merdiven yapma çalışmaları başlamış. Gısa zamanda tüm şehirde emrin gereği yerine getirilmiş. Bu değişikliğe de çoh golay alışmışlar. Kimileri, bunu daha eğlenceli bulmuş.

Bu cezadan ders alan olmamış. Keloğlan, yeni cezalar düşünürken, şehirde bir cenaze olduğu haberini işitmiş.

Tellâllar, cadde ve sohahlarda emri halha duyurmak için gene bağırmaya başlamışlar:

— Duyduh, duymadıh demeyin! Yöneticimizin emridir! Bundan sona cenazeleriniz, evin bacasından dama çıharılıp, sona yere indirilecektir! Emre uymayanlara çoh böyük cezalar verilecektir!..

Bundan sona cenazesi sahipleri, ölülerini bacalardan iple dama çıharıp; sona yere indiriyolarmış. Böyle hem gendileri çoh güçlük çekiyorlar, hem deölülere çoh eziyet oluyomuş.

Bu emir, halha çoh ağır gelmiş. Bir araya geldiklerinde hep bu gonu gonuşuluyomuş.

Zaman geçdikçe Keloğlan’ın yönetimden memnun olmayanların sayıları artmış. Hele, ölülerin bacadan çıharılmasından, hiçbir kimse razı değilmiş.

Bir heyet, Keloğlan’ın bu cenazeleri bacalardan yuharı çekme işini galdırması için, yönetici olmadan önce hizmetinde bulunduğu ağasına giderek onun Keloğlan’na ricacı olarah gitmesini istemişler. Heyet, ağanın evine giderek:

— Ağam, yöneticimizden çoh memnunuz. Her emri başımız ve gözümüz üstüne. Yalnız bir sıhıntımız vardır… Şu cenazelerimizi de pencerelerden çıharmaya müsaade etseler de, onlara son görevlerimizi gönül rahatlığı içinde yapsah. Yöneticimiz, senin sözünü dinler. Onun üzerinde, duz-ekmek hakgın vardır. Seni gırmaz. Halkımız için rica etsen de bu işgenceye bir son verse… Demişler.

Ağa, kalhıp Keloğlan’ın yanına gitmiş. Halhın dileğini Keloğlan’a söylemiş. Keloğlan, biraz düşündükden sona ağasına şöyle demiş:

— Ağam, bilirsin ki seni çoh sever ve sayarım. Yalnız sen bu halhı çoh iyi tanımıyosun. Hatırlıyo musun, eğer guş benim başıma gonarsa bu halha neler yapacağımı söylemişdim. Bunlar, yaptıhlarıma lâyık olmasalardı Allah beni başlarına belâ eder miydi? Bu halh, daha fazlasına müstahahdır…


 
Facebook beğen
 
 
Siz 144814 ziyaretçiziyaretçimizsiniz
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol